Jineolojî ve özgürlüğün pedagojisi

- Berfin Güneş
93 views
Bugün en sık sorulan sorulardan biri, ataerkilliğin ve sömürgeciliğin birçok biçimine maruz kalmış, çok katmanlı baskıya, her türlü etnik ve sosyoekonomik ayrımcılığa uğramış, sadece devletlerin ataerkil sistem saldırıları nedeniyle değil, aynı zamanda kendi toplumları içinde de derin acılar yaşamış Kürt kadınlarının bu dinamikleri ve güç dengelerini nasıl altüst ettiğidir.

Özellikle kaderlerini değiştiren özgürlük mücadelesine katıldıklarında bu ‘öznelliği’ nasıl kazandıkları hala büyük bir merak konusu. Elbette bunun nedenlerini anlamak çok yönlü ve kapsamlı bir analiz gerektiriyor ancak eğitimin, özellikle de özgün kadın eğitimlerinin her türlü baskıya karşı direnmek, kimlik ve öz bilinç kazanmak, zihnin dekolonizasyonu ve özgürleşmesi için çok özel bir araç olduğunu söylemek mümkün.

Özgürleşme eylemine dayalı eğitim

Kapitalist modernitede ataerkil ve devlet kontrolündeki cinsiyetçi, ırkçı, sömürgeci ve milliyetçi eğitim programları kaçınılmaz olarak eğitim sistemi aracılığıyla egemen güçlere körü körüne boyun eğecek uysal ve tek tip bireyler üretmeyi hedeflerken, özelliklede ezilen ve sömürülen halklar ve kadınlar için asimilasyona, kültürel ve dilsel soykırıma, kişilik ve kimlik krizine, kendi varlığından şüphe ve utanca yol açan baskıcı eğitime  karşı radikal ve eleştirel bir eğitim geliştirmek temel bir görev haline geliyor. “Aşağılık duygusunu beslemek”, “nesneleştirmek”, “hükmetmek” ve “uysal bedenler” üretmek üzere tasarlanmış sömürgeci eğitim paradigmasına karşı özgürleşme eylemine dayalı bir eğitim anlayışı geliştirmek devrim içinde devrim niteliğindedir.  Bu bize Paulo Freire’nin eğitim ya bir tahakküm aracı, baskıcı yapıları sürdüren bir sistem ya da bir özgürlük pratiği olarak hizmet edebilir sözünü hatırlatıyor.

Perwerde: Uçmak, kanatlanmak

Kürtçe’de eğitim ‘perwerde’ olarak tanımlanır ve ‘perwerde’ uçmak, kanatlanmak, sevgi anlamına gelir. Dolayısıyla ‘perwerde’ kavramının kökeni genel olarak özgürleşme hedefiyle uyumludur. Özgürlük Hareketi Önderliği grup aşamasından itibaren eğitimi merkeze almış, savaşın en yoğun koşullarında dahi eğitimler kesintiye uğramamış, hatta eğitim faaliyetleri en önemli ‘devrimci eylem’ olarak tanımlanmıştır. Tarihsiz, köksüz bırakılmak istenen, inkâr edilen ve her türlü şiddete maruz kalan kadınlar için ‘yemeden içmeden’, ‘ibadet eder gibi’ eğitim yapmak ve ‘acıları eğitime ve örgütlenmeye dönüştürmek’ gerekir, diyor Önder Apo. Devrimci eğitim, bireyleri ve toplulukları güçlendirmeyi, onlara baskıcı sistemlere meydan okuyacak ve toplumsal dönüşümü sağlayacak bilgi, irade ve araçları sağlamayı amaçlayan ‘özgürleştirici pedagoji’ye dayanıyor. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin öncelikle ‘değişim ve devrimi bireyde yani kendimizde başlatmaya’ odaklanması, sömürgecilik karşıtı, devrimci bir direniş pedagojisidir. Dolayısıyla bu toplumsal dönüşüm aynı zamanda kültürel değişim anlamına gelir ve şüphesiz bireyden başlar. Bu insanların düşünme biçimlerini, dünyayı algılama biçimlerini değiştirmeyi içerir.  Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin eğitimlerinde sıkça duyduğumuz ‘sorgulama’ ve ‘çözümleme’ gibi kavramlarda, Freire gibi eğitimcilerle ilişkilendirilen ve eğitimi bir bilgi aktarma aracı olarak değil, toplumsal dönüşüm için bir zihniyet değişikliği yaratmayı gerekli gören ‘eleştirel pedagoji’ ile ilişkilidir.

An’da çözümlenen tarih

Kürdistan Özgür Kadın Hareketi, eğitimlerde toplumsal sorunların sadece semptomları ele almak yerine temel nedenlerine odaklanmayı amaçlamaktadır. Bu yaklaşım ile sistemik sorunların köklerinin anlaşılmasını teşvik ettiği açıkça görülmektedir.  Hareket, tarihi bilmeyi kendini bilmek ve bugünü anlamak için bir ön koşul olarak görür.  Dolayısıyla “çözümlenen an değil tarih, kişi değil toplumdur” yaklaşımını esas alır. Eğitimlerde tarih ve toplum analizleri, bireylerin kendi gerçekliklerini algılama, bunlarla ilişki kurma ve bunları dönüştürmeyi amaçlayan derin, radikal süreçlerdir. Yine tarihsel bağlam, yalnızca eşitsizliğin günümüzdeki tezahürlerini daha iyi anlamak için değil, aynı zamanda kapitalist modernitenin her türlü yabancılaştırmasına karşı ‘öze dönüş’ için de elzem olarak görür. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin yakın zamana kadar dünyadaki kadın direnişlerinden, Rus devriminden ve o devrimdeki kadın direnişlerinden, son iki yüz yılda önemli bir rol oynayan feminizmden ve ulusal kurtuluş hareketindeki kadın deneyimlerinden -elbette imkanlar ve koşullar nedeniyle sınırlı olsa da- öğrendiklerinin yanında, esas olarak mücadeleye ve gündelik hayata yansıyan kendi deneyimlerinden öğrendiğini ve eğitimlerde bu analizleri derinleştiren bir metodoloji izlediğini görmek mümkün.

Bilinç yükseltmeye radikal bir ekleme

Derinlemesine analiz edildiğinde hareket, feminist literatürde sıkça duyduğumuz ‘bilinç yükseltme’ ve ‘farkındalık yaratma’ gibi kavramlara daha radikal bir bakış açısı getirmiş, Önder Apo’nun analizlilerini derinleştirmiş ve her eğitimde ‘ben kimim’ ve ‘nasıl yaşamak istiyorum’ soruları üzerine felsefi, ideolojik ve kültürel sorgulamalarla eleştirel düşünceyi derinleştirmiştir.  Bu tartışmalar, öz-düşünümde önemli bir rol oynamış ve bugün ‘ xwebûn’ olma yolunda bireysel deneyim ve içgörülerin toplumsal ve kolektif yönünü derinleştirmiştir. Eğitimi özgürleşme ve toplumsal dönüşüm için kilit bir araç olarak gören Önder Apo bakış açısını eleştirel pedagoji ile birleştirerek eğitimin eleştirel düşünceyi teşvik etmedeki, bireyleri güçlendirmedeki ve baskıcı yapılara meydan okumadaki rolü ile, eğitimi sadece farkındalık yaratma veya bilinç yükseltme değil, aynı zamanda bilinçli ve kolektif eylem yoluyla toplumsal değişim ve inşa ile ilgili hale getirmiştir. Kapsayıcı ve katılımcı eğitim süreçleri sayesinde yaşanmış deneyimleri tarih ve toplumsal analizlerle birleştiren zengin bir metodolojinin izlerini görmek mümkün. Eğitimin dönüştürücü gücü, gündelik hayattaki duruşlarla derinden bağlantılı olan yoldaşlık, kolektivizm, cins sevgisi, mücadelecilik gibi pek çok alanda eleştiri-özeleştiri, tekmil gibi araçlarla zenginleştirilmiş bir metodoloji yaratmış ve bununla eğitimin ve bilginin gündelik hayattaki karşılığı hep sorgulanmıştır.

Xwebûn ve sınırları aşmak

Eğitim sadece bilgi aktarımı değil, Bell Hook’un dediği gibi, bireylere sınırları aşma becerisi kazandırma sürecidir. Eğitim, özgürlük pratiğinin temeli olan bilgiye, özellikle de karanlıkta bırakılmak istenen kadınların bilgisine erişerek ve bu bilgiyi anlayarak bireylerin kendi sınırlarını aşmalarını sağlar. Sınırları aşmak, sömürgelikten arındırılmış zihin yaratmak ve ‘Xwebûn’ olmak, eğitimin özünde yatan özgürlük pratiğinin bir parçasıdır. Bu bağlamda eğitim, sadece sınırları ve zamanı belirlenmiş mekânlarda değil, yaşamın deneyimleri içinde de yer alarak bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerini sağlayan bir özgürlük pratiği haline gelir. Jineolojî’nin en temel çalışma alanlarından biri de eğitimdir. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin eğitim deneyiminden beslenen Jineolojî, Ortadoğu’da, Avrupa’nın birçok ülkesinde, Latin Amerika’da ve Rojava’da birçok konferans, atölye, grup tartışması ve kamplarla bu deneyimi derinleştirmeye ve evrenselleştirmeye devam ediyor.  Radikal demokrasi, ekoloji ve kadın özgürlüğü temelinde demokratik moderniteyi inşa etmek için eğitimlerle birlikte yeni bir bilgi ağı oluşturmayı kaçınılmaz bir görev olarak görüyor.

Kolektif bir hafıza yaratılıyor

Jineolojî eğitimleri tartışmaların derinleştiği, fikirlerin olgunlaştığı ve bilginin geliştiği zeminler oluyor. Uyguladığı katılımcı, kolektif yöntemlerle eğitim deneyimleri ile bilgi ağı damla damla örülüyor. Kapitalist ve sömürgeci ataerkil sisteme ve onun düşünme, var olma biçimlerine meydan okuyan bedenler, duygular, bilgiler ve yaşamlar yaratmak ve bunun için toplumsal dönüşüm ve inşayı merkezinde yer alan eğitim yaklaşımını benimsiyor. Özellikle geleneksel bilgi yapılarını sorgulayarak toplumun çeşitli kesimlerinden kadınların bakış açısını ve deneyimlerini merkeze alıyor. Ayrıca Avrupa merkezciliği ve oryantalizmi eleştirerek kültürlerarası diyaloğu teşvik ederek ve yerel bilgiye değer veren bir yaklaşım benimsiyor.  Eğitimde tarih ve toplum analizi yoluyla mevcut yapıların nasıl dışlama ve baskı üzerine inşa edildiğini ortaya çıkarmayı amaçlayan Jineolojî, özellikle beyaz üstünlüğü, emperyalizm, cinsiyetçilik ve ırkçılık gibi yapıları eleştirerek resmi eğitim kurumları aracılığıyla şekillenen bilgi üretimini radikal sorgulama ve değiştirmeyi hedefliyor.  Jineolojî eğitimlerde bilgi biçimlerini yeniden düşünme ve eski epistemolojileri eleştirerek kadınların deneyimlerini, hikayelerini ve perspektiflerini içeren alternatif bir bilgi üretimine odaklanıyor.  Farklı uluslardan, toplumun farklı kesimlerinden ve farklı kuşaklardan kadınları bir araya getirerek toplumsal dönüşüm için temel olan kolektif bir hafıza yaratmayı, kadın izinde hakikat arayışının güçlendirmeyi ve toplumsal değişimi teşvik eden eğitim faaliyetlerini amaçlıyor.

Bedenin, duygunun ve yaşamın dili

Bu amaçla düzenlenen sayısız jineolojî kamplarında ideolojik-politik tartışmalar, deneyim paylaşımları, tartışma odaları dışında kolektif olarak pişirilen yemekler, kamp ateşi etrafında içilen çaylar ve sanatsal kültürel paylaşımlar da eğitimin bir parçası. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin özgün eğitim deneyiminden hareketle, farklı coğrafya ve deneyimlerden gelen kadınlar olarak bi arada zaman geçirmek, düşünmek, yaşamı birlikte örgütlemek, paylaşmak, bireyciliğe karşı toplumsallığı inşa etmek için nasıl bir yol izlememiz gerektiğine dair önemli öğretiler sunuyor. Her alanın kolektif olarak örgütlendiği eğitimlerde sadece teorik tartışmalar değil, bedenin, duygunun ve yaşamın dilinin eğitimlerimizde nasıl yer bulduğuna dair önemli bir metodoloji sunuyor. Yine eğitimler tiyatro, grup tartışmaları, atölye çalışmaları, sanatsal faaliyetlerle zenginleştiriliyor, eleştiri- özeleştiri ve tekmil ile daha da derinleştiriliyor. Eğitimlerdeki tartışmalardan ortaya çıkan bilgiler o mekanla sınırlı kalmayıp daha sonra araştırma çalışmalarına ve sosyolojik analizlere dönüşüyor. Jineolojî, eğitimin bir tahakküm aracı olabileceği kadar bir özgürlük pratiği olabileceğine dair deneyimiyle dünya kadınlarına umut olmaya devam ediyor… Nasıl bir topluma sahip olmak istediğimiz, bu toplumda eğitimin neye benzeyeceği ve ne tür eğitim faaliyetlerinin bu ideal toplumun gerçekleşmesini kolaylaştıracağı üzerine eleştirel düşünmeye devam ediyoruz. Elbette eğitim ile paradigma, yaşam ve toplumsal dönüşüm arasındaki bağları güçlendirecek metodolojileri geliştirmek ve zenginleştirmek önemli bir görev olmaya devam ediyor.