- Newaya Jin
286 views
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 24 yıldır mutlak bir tecrit altında. 22 ayı aşkın bir süredir de hiçbir haber alınamıyor. Avukat ve ailenin 33 görüşme başvurusu ‘disiplin cezası’ gibi gerekçelerle reddedildi. Kürt Halk Önderi son olarak 25 Mart 2021’de Kardeşi Mehmet Öcalan ile yarıda kesilen bir telefon görüşmesi yapmıştı. Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için Türkiye, Kürdistan, Avrupa ve dünyanın birçok yerinde Kürt halkı ve dostları yıllardır yoğun bir eylemsellik içerisinde.

Ocak ayı sonunda ‘Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’ Türkiye’ye giderek siyasi parti temsilcileri ve İmralı’da bulunan tutsakların aileleri ile görüştü. Yine Ocak ayı sonunda Avrupa Konseyi Parlamento binası önünde Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerinden Kürt dostlarının da katıldığı 3 günlük oturma eylemi düzenlendi. Dayanışma için bu eyleme katılanlar arasında Öcalan’a Özgürlük Girişimi temsilcisi Lübnanlı Sawsan Chouman, Kolombiyalı avukat ve insan hakları aktivisti Diana Restrepo ve Fransa-Kürdistan Derneği Eşbaşkanı Sylvie Jan, Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecrit, ‘umut hakkı’ ihlali ve Öcalan felsefesini gazetemize değerlendirdi.

Sawsan Chouman Türkiye başta olmak üzere tüm egemen güçlerin Öcalan’ı ideolojik olarak sistemlerine tehdit gördükleri için yok etmeye çalıştıklarını söylerken, Diana Restrepo Öcalan’ın özgürleştirici felsefesinin aynı zamanda tüm kadınların düşüncesi olduğunu ifade etti ve ekledi: “Öcalan’da farklı bir toplumun inşası için fikirler buluyoruz. Demokrasinin kaybolmuş değerlerini ayağa kaldırarak derinlemesine geliştiren bir düşünce.” Sylvie Jan ise “Ortadoğu ve dünya barışı için Öcalan’a saygı gösterilmesi esastır. Çünkü Öcalan barışın anahtarıdır” belirlemesi yaptı.

Öcalan’ın yeni yaşam ideolojisi egemen devletler için büyük tehdit

Faşist Türk devletinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ilk günden beri hedef almasını “Türk yetkililer, bir arada yaşama, farklılıkların kabulü çağrısında bulunan, azınlıkları ve onların kimliğini, dilini, varlığını ve inancını savunan bu aydınlatıcı ideolojiyi yok etmeye çalışıyor” sözleriyle tanımlayan Uluslararası Öcalan’a Özgürlük Girişimi temsilcisi Sawsan Chouman, Avrupa ve batılı tüm güçler için de “Bu ideoloji, demir yumruk ve ateşle yöneten totaliter zihniyete sahip rejimler için bir tehlike” belirlemesini kullandı. Sawsan Chouman, çıkarcı dünya siyasetinin Ortadoğu’yu sürekli çatışma ve savaş yuvası haline getirerek çıkarlarını hayata geçirebilmek için “Ortadoğu’da savaş işlerine geliyor. Bu nedenle Öcalan’ın önerdiği demokrasi, çoğulculuk ve birarada yaşama ideolojisi bu ülkelerin dayatmaya çalıştığı politika ile bağdaşmıyor” dedi. Abdullah Öcalan’ın ’90’lı yıllardaki ateşkeslerle barışçıl çözümler önermesine rağmen ABD ve İsrail dahil egemenlerin çözümden yana olmadığını ‘büyük ülkeler’in hiçbir zaman çatışmanın sonlanmasını istemediğini kaydetti. “O dönem barışçıl çözümden yana olan Turgut Özal öldürüldü” hatırlatması yapan Sawsan Chouman şöyle devam etti: Akabindeki yıllarda Türk devleti, Suriye’yi lider Abdullah Öcalan’ı sınır dışı etmeye zorladı. Öcalan’ı topraklarından çıkarmazsa savaş ilan etmekle tehdit edilen Suriye bu yüzden zorlandı. Öcalan, halkın kuzey komşusuyla savaşa maruz kalmaması için Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı.”
Sawsan Chouman ‘Öcalan’a Özgürlük Girişimi’ hakkında da bilgiler paylaşarak kim olduklarını, şimdiye kadar ne tür çalışmalar yaptıklarını ve ileride hedefledikleri çalışmaları da anlattı: “Öcalan’a Özgürlük Girişimi, özünde feminist bir inisiyatif. Esaretinden 23 yıl sonra, tüm kadınlar için ön savunmasında ısrarlı olan bu lider için biz Lübnanlı, Filistinli, Iraklı, Libyalı, Yemenli, Suriyeli, Mısırlı, Ürdünlü ve Sudanlı gönüllüleriz. Bileşenimizin temelini Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın çeşitli ülkelerinden feminist ve insan hakları aktivistleri oluşturuyor. Lider Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve fikirlerinin yayılmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Öcalan onlarca yıldır tutuklu bulunan ve her şeyden koparılmak istenen bir lider. Dış dünya ile iletişimi yok. Türk rejimi tarafından uygulanan insanlık dışı ve yasadışı uygulamaları, yasaların ve anlaşmaların farklı ihlallerini ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Türk makamlarının imzaladığı uluslararası standartlara uyması yönünde çaba harcıyoruz.  Öcalan’a Özgürlük Girişimi, zalim rejimlerin her zaman korktuğu bu modern insan düşüncesine ışık tutmayı amaçlıyor. Çünkü Abdullah Öcalan’ı bu yüzden tutukladılar ve fiziksel olarak hapsettiler. Ancak bizler O’nun fikirlerini insanlığa, demokrasiye ve adalete inanan her insana, gerçeği arayan herkese ulaştırırsak uluslararası egemen güçleri yıpratabiliriz. Herkese açık siyasi, hukuki, medya ve bilinçlendirme yöntemleriyle uygulanan tecridi kırmaya çabalıyoruz. Bu anlamda girişimimiz uluslararası örgütlere baskı yapmak için çalışıyor. İlgili kurum ve partiler, insan hakları örgütlerine ulaşarak, ancak bu haklı dava karşısında sessizliklerini bozduklarında rollerini yerine getirebileceklerini hatırlatıyor ve siyasi tutukluların haklarını savunmanın önemini anlatıyoruz. Özellikle de Lider Öcalan’ın özgürlüğü için çabalıyoruz.

“Umut Hakkı olasılığı var olmalı aksi insanlık dışıdır”

AK Bakanlar Kurulu’nun Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için ‘Umut Hakkı’ önerisini reddeden Türk devletinin tavrını değerlendiren Kolombiyalı avukat ve İnsan Hakları aktivisti Diana Restrepo da “Bu olasılık var olmalıdır, aksi takdirde insanlık dışı bir cezadır” diyerek ‘Umut Hakkı’nın anlam ve önemini açımladı: “Öncelikle ’Umut Hakkı’nın önemini anlamak gerekiyor. Bu hak, müebbet hapis cezasına çarptırılan kişilerin sahip olması gereken bir haktır. Bir evde veya başka bir mekanda cezanın tamamlanmasını öngörür. Bunun için gerekli koşulları düzenlemek devletlere kalmıştır. Ancak bu olasılık var olmalıdır, aksi takdirde insanlık dışı olarak kabul edilen bir cezadır. Çünkü insan onuruna saygıya aykırıdır. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin bir gün özgürlüğünü yeniden kazanması umudu; toplumla yeniden bütünleşmeyi amaçlar. Kabul edilmediği taktirde ceza sadece devlet tarafından intikam alma biçimi olur. Türk devletine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyması için baskı yapılması gerektiğini dile getiren Diana Restrepo, ayrıca Türk hukukunda bile yaş nedeniyle tahliye maddesi olduğuna işaret etti. “Avrupa makamlarına yetkilerini uygulamak düşüyor. Bu birçok ihlalden sadece biridir. Türk devletinin ‘düşünce suçu’ nedeniyle tutsak olanlara karşı işlediği insan hakları ihlalleri Avrupa Birliği tarafından biliniyor. Bu nedenle Türk devleti yükümlüdür. Mesela Türk hukukunda cumhurbaşkanının ‘yaşı nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çarptırılan herhangi bir mahkumu derhal serbest bırakma yetkisi’ var. Türk cumhurbaşkanı Abdullah Öcalan’ı serbest bırakabilir. Çünkü şu anda neredeyse 76 yaşında. Tabii ki Türk devleti böylesi bir seçenekle ilgilenmiyor! Yaptıkları sadece özgürlüğünden yoksun bırakmak, herhangi bir iletişim kurma imkanı olmadan rehin tutmak.” Diana Restrepo Öcalan’ın düşüncelerine duyduğu ilgi ve alakanın nedenlerini de anlattı: “Beni Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması çağrısında bulunmaya iten iki şey var. Öncelikle avukat olarak; ifade ve düşünce özgürlüğü tüm bireyler için bir haktır. Abdullah Öcalan’a ve tüm özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişiler için elbette özgürlük isteyerek başlamak en doğrusudur. Öcalan’ın özgürlüğüne bir katkıda bulunarak kendilerini farklılaştıran tüm kadın ve erkeklerden biri olmak isterim. İkinci nedenim ise Abdullah Öcalan’ın felsefesi özgürleştirici bir düşüncedir. Özellikle de kadınlar için. Çünkü bu bizim düşüncemizdir. Mesela Androcentrik (erkek merkezli-eril perspektifli zihniyet) yaklaşımların sonucu olarak ekoloji tahrip ediliyor. Öcalan’da ise farklı bir toplumun inşası için fikirler buluyoruz. Farklılıklara saygı duyulan ve insanların uyumlu bir şekilde birlikte yaşayabilecekleri, dünyada demokrasinin kaybolmuş değerlerini ayağa kaldırarak derinlemesine geliştiren bir düşünce.”

‘Öcalan’ın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür’

Fransa-Kürdistan Derneği Eşbaşkanı Sylvie Jan ise Avrupai mekanizmaların Öcalan’a uygulanan tecrit ve insanlık suçu karşısındaki sessizliğini değerlendirdi. “Öcalan’ın durumu sadece Öcalan’ı ilgilendirmiyor” cümlesiyle sözlerine başlayan Sylvie Jan Öcalan’ın sadece Kürt halkının özgürlüğünü değil herkesin özgürlüğünü savunduğunu ifade etti. “Ortadoğu ve dünya barışı için Öcalan’a saygı gösterilmesi esastır. Çünkü Öcalan barışın anahtarıdır” belirlemesi yapan Sylvie Jan, Kürt halkı ve Öcalan’ın geleceğinin herkesin geleceği olduğunu kaydetti. “Sayın Abdullah Öcalan, haklarından mahrum bırakılan bir insan olarak tehdit altında. Tehdit altında olan aynı zamanda dünyadır” diyen Jan, avukatlarının bile Öcalan ile görüştürülmemesi karşısında Avrupa Konseyi’nin sessizliğinin dayanılmaz bir rahatsızlık yarattığını belirtti. Ve AK’ye şu soruları yöneltti:
* Bu ikiyüzlülük mü yoksa Erdoğan karşısında korkaklık mı?
* Yasaların bu şekilde inkarını kabul etmek nasıl mümkün olabilir?
* Bu aynı zamanda gelecek için sorumluluk değil mi?
Sylvie Jan şöyle devam etti: Bu kurumun politikaları ve komiteleri nedeniyle izolasyon dayanılmaz hale gelmiş ve tüm vicdanlar için kabul edilemez bir durum yaşanıyor. Abdullah Öcalan’dan mutlaka haber almak istiyoruz. Durum acildir, çünkü sessizlik ne kadar uzun sürerse, şüphelerimiz ve endişelerimiz o kadar artar. Bu insani bir taleptir ve bir haklar sorunudur. Jan ayrıca Erdoğan’ın Avrupa’ya dönük de kontrol edilemez bir tehlike olduğunu belirterek, Avrupa kurumlarına sızmaya çalışan Erdoğan karşısında Avrupalı siyasetçilerin kılını kıpırdatmadığı eleştirisini yaptı.

*Destek ve dayanışmalarından dolayı Sara Marcha ve Melike Yaşar’a teşekkürler.

Çeviri: Selma Akkaya