Yaşama dair kolektif bir strateji: Toplumsal Sözleşme

- Zeynep KIZILIRMAK
66 views
Dünya tarihi açısından içinden geçilen dönemin anda adını koymak, tahlilini yapmak ve buna göre konumlanmak, kazanım ya da kayıpları belirleyen önemli bir anahtardır. Anahtarın bir yanı egemenlerin dayattığı gerçek ötesi yalanın inşa süreçleri ve beyinleri işgal girişimidir, diğer yanı ise hegemonya karşıtı direniş güçlerinin bu hamleleri görerek tedbir alma ve gerçeğe sadık kalan bir direnişi hem örgütleyip hem de kalıcılaştırma için verdiği mücadele…

Bu bir savaştır. Bazen sıcak çatışma alanlarında kıyasıya sürer; bazen de siyasal ve toplumsal alanda hegemonya yararına ya da halklar yararına durulan yere göre belirlenen stratejilerde. Savaşın asıl sürdüğü alan bu ikincisidir.

Tarihin anda yansımasını okumak zordur

Hakiki manada yazılmayı bekleyen toplumların ve kadınların tarihi, bu gerçeği belleklerde oluşturur. Bugüne kadar yaşanan biçimi ile doğrudan yana tutum alanlar, tarihin sonuçları üzerinde bu diyalektiği okuyabilir. Hakikat ötesi çağın araç gereçlerinin tüm şiddeti ile hakim olduğu günümüz dünyasında toplumlar için tarihin anda yansımasını okumak zorlaşırken, çifte sömürge konumundan kaynaklı kadın ulusu için bu daha da zordur. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde tüm dünyayı saran kapitalist ataerkil hegemonya savaşlarının ortasında kıyasıya bir mücadelenin yaşandığı odak mekanlar var. Belki de tüm dünyada kadınlar ve halklar için umudun adı olan mekan Rojava, şimdiden bir model olarak anılmayı hak etti.

8 Mart’a en anlamlı giriş

Dünya kadınlarına ilham olan Rojava, 8 Mart’a giderken kadın devrimi kazanımlarını kalıcılaştırmak; demokratik ulus ve demokratik ekolojik kadın özgürlükçü toplum esasını sisteme kavuşturmak amacıyla önemli bir gelişmeye daha imza attı. Geçtiğimiz aylarda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından kabul edilen Toplumsal Sözleşme, toplumun tüm kesimlerinin eşit ve özgürlük temelinde birlikteliğinin ilkelerini oluşturmada, önemli bir adım oldu. Toplum ve kadın kırımı üzerinden kendini var etmek için dinci, milliyetçi, faşist iktidarların yükselen değer olarak sunulduğu günümüzde, bu sözleşmenin hem bölgede hem de tüm dünyada kadınlar ve toplumlar lehine yansıması olacaktır kuşkusuz. Ataerkil kapitalizmin tüm saldırılarına rağmen kadınların bilinçlenme ve kendi farkına varma, kendi adına mücadele yürütmesi açısından büyük değerlerin açığa çıkarıldığı bu dönemde, Toplumsal Sözleşme Rojava Devrimi’nde açığa çıkan kadın kazanımlarının güvenceye alınması anlamına geliyor.

Mücadelede ısrarın göstergesi

2011’de Suriye iç savaşının başladığı günlerden sonra yirmi birinci yüzyıl devrimlerinin sembolü olarak gelişti Rojava Devrimi. Bu sözleşme, Rojava Devrimi’nin kapitalist hegemonyanın vekalet savaşını yürüten faşist Erdoğan rejimi başta olmak üzere, her yönlü tehdit ve işgal saldırılarına rağmen ayakta kalma iradesinin ve ilkesel temelde kadın özgürlük çizgisindeki radikal ısrarının ve bu temeldeki mücadele hattının devamlılığının bir göstergesi ve  sonucu olarak okunabilir. Zira önce 19 Temmuz 2012’de Rojava’da, daha sonra tüm Kuzey ve Doğu Suriye’yi kapsayan alanda demokratik özerklik temelinde inşa çalışmaları başladığında kadınlar bir yandan kesintisiz bir şekilde işgal saldırılarına karşı savaş verirken, diğer yandan ise büyük bedellerle elde ettikleri özgürlüklerini güvenceye kavuşturmanın inşasını yürüttü. Tarihi doğru okumanın getirdiği sonuçlardı atılan adımlar. Özerk yönetimin oluşturulduğu bütün alanlarda kadınlar eşbaşkanlık sistemi ile eşit temsiliyeti sağladı. Kadın asayişi, halk meclisleri, kadın vakıfları, kadın komünleri, kadın örgütleri, mahkemeler, halk evleri, kültür sanat evleri, gençlik evleri gibi kurumlaşmalara gitti. Kürt, Ermeni, Asuri, Arap ve Süryanilerin de yer aldığı bu kurumlarda adım adım inşa çalışmaları örüldü. Halk bu kurumlarda demokratik özerklik temelinde örgütlenerek, bilinçlenme çalışması yürüttü. Bin yıllardır verilen kadın mücadelesi olsa da, ilk defa kadın öncülüğünde gerçekleşen bir devrim ve kadınların tarihten çıkardığı derslerle kazanımlarını güvenceye alma mücadelesine de tanıklık ediyoruz.

Tarihteki ‘toplumsal sözleşme’ kavramı gerçek anlamına kavuşuyor

Bu, aynı zamanda sözleşme kavramının bugüne kadarki örneklerine karşı bir sorgulama ve mücadeleyi de beraberinde getiriyor. Çünkü, toplumsal sözleşme kavramının kavramsal ve kuramsal olarak çerçevesi; siyaset ve ahlak felsefesi tartışmalarına bağlı olarak on yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda konulmuş, ulus devletin kurumsallaştırdığı bir olgu olmuştur. Son iki yüz yıldır toplumsal sözleşme ya da anayasa kavramı, genel olarak devletçi-iktidarcı yapıların toplumla aralarına koyduğu mesafe ve toplumu kendine tabi kılması anlamına geldi. Modern devletli iktidar sistemleri, insanların kendi rızalarıyla bu sözleşmeye dahil olduğu ve buna tabi olduğu kabulü üzerine kurulmuştur. Ki, bu kavramın ilk dillendirildiği günden bu yana erkek aklı ile geliştirildiği ve kadınların dışlandığı, sembolik birkaç maddeye sıkıştırıldığı için kadınların güçlü bir reddi gelişmiştir.

Kadının kimliğini güvence altına alan maddeler

Rojava Devrimi, bugüne kadar edindiği tecrübeleri yeni bir halkayla evrensel tarihe bağlıyor. “Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Toplumsal Sözleşmesi”, devlet olmadan da toplumların birbirleriyle sözleşip ilkelerini ortaklaştırıp, bunu savunabileceklerinin güçlü bir örneğini sunuyor. Üzerinde geniş çaplı araştırmaların yapılabileceği sözleşmedeki özellikle; “1-Toplumda kadın özgürlüğünü ve haklarını, cinsiyet eşitliğini güvence altına almak. 2-Kadın aile içinde özgür iradeye sahiptir ve demokratik bir aile özgür eş yaşam esasına göre kurulur. 3-Bütün şiddet türleri, saldırı, negatif ayrımcılık suçtur, kanuni cezası vardır. 4-Kadınların yaşamın her alanında eşit katılım hakkı ve kendisi hakkında karar alma hakkı vardır” şeklinde formüle edilen maddeler kadının siyasal, sosyal ve kültürel olarak yaşamını ve kimliğini güvence altına almayı hedefliyor.

Kadınların kolektif aklının yansıması

Bu tarihsel reddiyenin mirasına dayanarak örgütlü bir güç olarak kadınların kolektif aklının yansıdığı bir sözleşme olma özelliği de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Toplumsal Sözleşmesi’ni farklı ve gelecek açısından ufuk açıcı bir örnek niteliğinde kılıyor. Erkek egemen merkeziyetçi iktidar sistemine karşı bir manifesto olarak da ele alınabilecek bu sözleşmenin içeriği, yerelden evrensele, yaşanmışlıklardan sonuçlara, tüm toplumu ve özellikle kadınları kucaklayan yönüyle önemli bir örnek teşkil ediyor. Kapitalist hegemonyanın kadınlara ve toplumlara karşı yürüttüğü savaşın tüm şiddeti ile sürdüğü günümüz dünyasında Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulan cinsiyetçilikten arındırılmış Toplumsal Sözleşme, kadınlar için kazanılmış bir mevzidir. Elbette bu örneğin pratikte karşılığını bulması, kadınların güçlü sahiplenmesiyle gerçekleşebilir. Tıpkı Rojava Kadın Devrimi gibi, kadın mücadele tarihinde önemli bir adım olan ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Toplumsal Sözleşmesi’nin güçlü şekilde uygulanması ise kadınların kendi sözleşmesini oluşturmasını beraberinde getirecektir. Diyebiliriz ki bu sözleşmenin geleceği kadınların toplumsal sözleşmesinin geleceğine bağlıdır.