Porto Riko’nun en tanınmış işçi liderlerinden biri olan Luisa Capetillo bir sosyal çalışma örgütçüsü olmanın yanısıra kadın hakları, özgür aşk ve insan özgürlüğü için mücadele veren bir yazardı da.
Luisa Capetillo 28 Ekim 1879’da Porto Rico’nun Arecibo liman kentinde, Bask kökenli İspanyol bir işçi baba ve Korsikalı göçmen bir hizmetçi annenin kızı olarak dünyaya geldi. Felsefik ve politik açıdan liberal görüşler taşıyan ailesi tarafından, Fransız Devrimi ve İspanya işçi sınıfının hak mücadelesinin etkileriyle yetiştirildi ve evde eğitim gördü.
Capetillo; ailesi, çevresi, kişisel deneyimleri ve okuduğu edebi eserlerden yoğunca etkilendi ve onlar tarafından şekillendirildi. Anne ve babası, Romantizm akımı da dahil, birçok ideallerini onunla paylaştı. Fransız kökenli annesi kadınların ideallerini savunmaları ve diledikleri gibi hareket etmeleri gerektiğine inanıyordu. Tanınmış şair George Sands’ın, yeni özgür kadının, “politik olarak ve kendi kişisel yaşamında evliliğe ve insan ilişkilerini düzenleyen her türlü sosyal sözleşmeye karşı, fakat aşk adına herşeyi feda etmeye istekli bir devrimci olabileceği” düşüncesini hararetle savunuyordu. Sevdiği adamla evlenip üretken bir yaşam sürdüğü için kendisi de bu ideallere uygun yaşıyordu. Luisa’yı da asla kontrolü altına almaya çalışmadan ve geleneksel düşünce tarzına zorlamadan, özgürce sorgulayabileceği şekilde yetiştirmişti. Luisa’nın babası da kızına okuma ve yazmayı öğretmişti.
Örgütlü din, insanlar için bir hapishanedir
Çocukken okuduğu kitaplar Luisa’nın Anarşizm ve Romantizm düşüncelerine ilgisini geliştirdi. Victor Hugo ve Émile Zola gibi Fransız yazarları ile Leo Tolstoy gibi Rus Romantiklerini okuyup onlardan etkilenmişti. Özellikle Tolstoy’dan çok etkilendiği kimi yazılarından açıkça görülüyor.
Çocukken vaftiz edilmiş olsa da Luisa Capetillo bir yetişkin olduğunda Katolik Kilisesi’ni reddetti ve rahiplerin ikiyüzlü olduklarını söyledi. “Özgürlükçü Denemeler” adlı bir denemesinde, “Çocuklarınızı vaftiz etmeyin. Bu konuda düşünün. Eğer bu o kadar gerekli olsaydı, ona inanmayan milyonlarca insanın var olması saçma olurdu” diye yazmıştı. İki çocuğunu; oğlunu ve kızını vaftiz ettirmedi. Örgütlü dini, insanlar için bir hapishane formu olarak nitelendiriyordu. Buna karşılık kendisini hem anarşist hem de inançlı biri olarak tanımlıyordu. Ona göre, birçok kişi tarafından bir araya gelmez iki olgu olarak değerlendirilse de bir insan hem anarşist ve hem de inançlı olabilirdi. Kızına yazdığı bir mektupta, iyi bir insan olmak için kilise ayinine katılması gerekmediğini, bunun yerine fakirleri ziyaret edip açları besleyebileceğini ve hasta insanlara bakabileceğini yazmıştı.
Sendikalarla ilişkilenme süreci
Luisa Capetillo’nun anne ve babası resmi evlilik yapmamışlardı, kendisi de 1898 yılında iki çocuğundan ilkini evlilik dışı dünyaya getirdi. Etkisi altında yetiştiği anarşist felsefe Arecibo’daki bir puro fabrikasında okuyucu olarak işe girdikten sonraki çalışma hayatında da ona yön verdi. Okuyucular üretim sırasında işçilere kitap ve güncel haberleri okurlardı. 1898’deki İspanya-Amerika Savaşı ardından adanın tütün alanlarının çoğunu kontrol altına alan Amerikan Tütün Şirketi (American Tobacco Company) işçilere romanlar ve güncel gelişmeleri okumak üzere okuyucuları işe almaya başlamıştı. Puro fabrikasındaki işi sırasında Capetillo ilk kez sendikalarla ilişkilendi. 1904 yılında, “Mi Opinión” (Benim Görüşüm) adı altında düşüncelerini kaleme aldığı denemeler yazmaya başladı ve bunlar radikal ve sendika gazetelerinde yayınlandı.
İşçilerin örgütlenmesi ve haklarını kazanması için propaganda ve örgütlenme çalışmaları yürütmenin yanı sıra Capetillo kadınlara oy hakkının ve kadın özgürlüğünün de kararlı bir mücadelecisiydi. 1909’da “Mi Opinión” adıyla yayınlanan kitabında, kadınların geri koşullarını eleştiriyor ve onlar için de eşit eğitim olanakları sağlanması gereğini dile getiriyordu. Ayrıca kadınları sosyal eşitlik için mücadeleye çağırıyordu: “Ah siz, adalet tohumunu yaymaya muktedir ve istekli olan anneler! Tereddüt etmeyin, endişelenmeyin, kaçmayın, ilerleyin! Ve gelecek nesillerin çıkarı için, size ait olan tüm haklarla, artık eski maddi veya entelektüel köle olmadığınızdan aşağı bakmadan, toplumsal eşitliğin inşası için ilk taşı sakin ama sağlam bir şekilde yerleştirin!” Capetillo’nun özgür aşkı da savunduğu radikal görüşleri feminist tezlerin Porto Riko’da yazılı hale gelmesi ve alkışlanmasını da beraberinde getirdi.
Porto Riko’nun ilk sufrajeti
Luisa Capetillo işçilerin örgütlenmesi ve haklarını kazanması mücadelesinde önemli çabaların sahibiydi. 1905’te bir çiftlik işçileri grevi sırasında işçileri örgütledi ve propaganda materyallerini yazdı. 1910 yılında Amerika İşçi Federasyonu-FLT’nin muhabiri oldu ve Porto Riko’yu baştan başa dolaşarak kadınları örgütledi ve eğitti. Doğduğu yer Arecibo ülkenin en çok sendikalaşan yeri oldu. Ayrıca, kadınlarla ilgili konuları işleyen ve “La mujer” (Kadınlar) adını verdiği kendi gazetesini çıkarmaya başladı.
Capetillo, o dönemde daha çok erkekler tarafından yapılan okuyuculuk işini yapıyordu. Feminist düşüncelerinin gelişmesinde bu erkek işi olarak nitelendirilen işi yapmasının da rolü olabileceği varsayılıyor. 1908 yılında yapılan FLT kongresinde Capetillo, federasyonun kadınlara oy hakkı konusunda bir politika belirlemesini istedi. Tüm kadınların erkekler gibi oy kullanma hakkına sahip olması gerektiğinı ısrarla savundu. Capetillo Porto Riko’nun ilk sufrajetlerinden biri olarak kabul ediliyor.
‘Şeker Grevi’ne katıldı
1912’de Luisa Capetillo New York’a giderek orada Kübalı ve Porto Rikolu tütün işçilerini örgütledi. Daha sonra Tampa ve Florida’da örgütlenme çalışmalarını sürdürdü. Florida’dayken “Mi Opinión” adlı kitabının ikinci baskısını çıkardı. Küba ve Dominik Cumhuriyeti’ne giderek hakları için grevde olan işçilerle birlikte mücadeleye katıldı.
Capetillo’nun örgütlediği ve katıldığı grevler içinde en çok tanınanı 1916 yılındaki Şeker Grevi’dir. Bu yıl, şeker endüstrisindeki kırk binden fazla işçi beş ay süren eylemleriyle Porto Riko tarihinin en yaygın grevini gerçekleştirdiler. Bu grev yalnızca ulusal çapta işçiler için ücret artışını sağlamakla kalmadı, aynı zamanda Porto Riko’nun ekonomik gelişme ve politik örgütlenme tarihine kalıcı bir miras da bıraktı. Bir başka grev sırasında Capetillo pantolonla at sırtında eylemcileri yönlendirirken isyana teşvik suçlamasıyla polis tarafından tutuklanıp hapse kondu. Ancak sürekli tacizlere rağmen mücadelesinden geri adım atmadı.
Geleneksel toplum yargılarıyla savaştı
Capetillo 1919 yılında Porto Rico’da ilk kez halka açık alanda pantolon giydi ve böylelikle geleneksel toplum yargılarını ayakları altına aldı. Kadınların pantolon giymesi o dönemde suç olarak nitelendiriliyordu ve Capetillo bu suçu işleyen ilk kadın olarak tutuklanıp hapse kondu. Ancak daha sonra yargıç onun hakkındaki suçlamaları reddederek salıverilmesini sağladı. Aynı yıl Capetillo diğer işçi aktivistlerle birlikte asgari ücret yasasının Porto Riko Yasama Meclisi’nden geçmesine destek verdi.
10 Ekim 1922’de Porto Riko’da tüberkülozdan yaşamını yitiren Capetillo Arecibo Belediye Mezarlığı’na gömüldü.
1990 yılında, “Luisa Capetillo, Adalet Tutkusu” adında bir televizyon filmi çekildi. Arecibo’da ‘Casa Protegida Luisa Capetillo” adında, fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadınları korumayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşu var. Mart 1990’da, Porto Riko Üniversitesi, “Luisa Capetillo Dokümantasyon Merkezi”ni kurdu. Merkez, 1986 yılında üniversite tarafından başlatılan Kadın Araştırmaları projesinin bir parçasını oluşturuyor.
29 Mayıs 2014’de Porto Riko Yasama Meclisi San Juan’daki, ‘Porto Riko Kadınlarının Onuruna Meydan’a, Porto Riko tarihinde önemli yeri olan 12 Porto Rikolu kadının anısına plaketler koydu. Bu kadınlardan biri de Luisa Capetillo’ydu.