Cinsiyetçilik öldürür mücadele yaşatır

- Yurdusev ÖZSÖKMENLER
29 views
Dünyada cinsiyetçiliğin, militarizmin, ırkçılığın ve milliyetçiliğin yükseldiği 2024 yılında da milyonlarca kadın bu gidişe dur demek için ayağa kalktı, meydanları coşkulu bir şekilde doldurarak eşitlik ve özgürlük taleplerini haykırdı. Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) ise, 8 Mart’ta giderken Almanya, Fransa ve İsviçre’de eş zamanlı olarak ‘Cinsiyetçiliğe Karşı Mücadele’ konferansları düzenledi.

2-3 Mart tarihlerinde “Cinsiyetçilik öldürür mücadele yaşatır” şiarı ile düzenlenen konferanslarda, cinsiyet ayrımcılığının nasıl başladığı, geliştiği, erkek ve kadınların bugünkü rol modellerinin cinsiyet ayrımcılığını nasıl körüklediği ve buna karşı mücadele yolları ile özgür eş yaşamın inşaası tartışıldı. Kadınların yanı sıra erkeklerin de yoğun bir şekilde katıldığı konferanslarda cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele konusunda önemli kararlar alındı. Konferanslarda alınan kararlara geçmeden önce “böyle gelmiş böyle gider” denilerek kadınlara benimsetilmeye çalışılan ve kadının toplumda ikincil hale getirilerek ezilmesine, köleleştirilmesine ve ölüm dahil şiddetin her türlüsüne maruz kalmasına neden olan cinsiyet ayrımcılığına bir göz atalım.
Bu konuda Sayın Abdullah Öcalan, “Ortadoğu’da üçüncü destansı çalışmam” diye nitelendirdiği ‘Demokratik Modernite Kadın Devrimi Çağıdır’ adlı kitabında şöyle diyor: “Ortadoğu’da üçüncü destansı çalışmam, kadın özgürlüğüne ilişkin olanıdır. Görünüşte cins farklılığı, eşitsizlik ve baskı için gerekçe yapılır. Tarih derinliğine araştırıldığında anlaşılacaktır ki, kadınlar tamamen sosyal ve siyasal egemenliğin ilk kurbanlarıdır. Kadın insanlığa dayatılan her tür eşitsizliğin ve köleleştirmenin ilk sınıfıdır. Kadın köleleştirildikten, evin uysal ve evcil bir nesnesi (özne değil) haline getirildikten sonra, sıra sınıflı toplumu ve devleti yaratmaya gelmiştir. Zalim ve yalancı erkek kadını düşürdükten sonra, bundan aldığı cesaretle diğer insanları ve kendi cinsini de ezmeye ve tutsak kılmaya yeltenmiş; en büyük yalancı düşünce sistemleri olan mitolojileri ve dinleri yaratmıştır.”

Neolitik dönemde kutsal olan kadın

Gerçekten de tarihe dikkatli bir şekilde bakıldığında toplumdaki cinsiyet rollerinin yaşanılan döneme ve kültüre göre farklılıklar gösterdiği, sabit ya da durağan olmadığı görülür. Yani kadın ve erkek olarak cinsiyet rolleri sosyal, politik, ekonomik, kültürel duruma ve geleneklere göre şekillenir. Örneğin; Neolitik dönemde kadınlar çocukları besleyip büyüttüğü; tohum ekip biçtiği; yemek için çanak çömlek, soğuktan korunmak için dokuma yaptıkları; şifalı bitkileri bulup yaraları tedavi ettikleri; doğayı gözlemleyip taklit ederek dilin ve sanatın gelişimini sağladığı için toplumsal yaşam ana kadın etrafında şekilleniyordu. Doğanın yeniyi üretmesi gibi kadının da çocuğu doğurmasına kutsal bir anlam veriliyordu. Bu nedenle ilk kutsallar doğa ve kadınlardı. Elde edilen her türlü ürün ihtiyaca göre paylaşıldığı için iktidar, özel mülkiyet, sınıf, kast, hegemonya, ayrımcılık anlayışları henüz şekillenmemişti. Eşitliğin olduğu bu anaerkil dönemde yaratıcı ve kutsal olanlar ana tanrıçalardı.

Birinci ve ikinci cinsel kırılma

Ataerkinin gelişmesiyle katmanlar, sınıflar, zümreler ve buna bağlı olarak da iktidar, hegemonya anlayışları ve ötekileştirme ile ayrımcılık da gelişti. Kutsal kadın kötülenmeye ve şeytanlaştırılmaya başlandı. Sayın Öcalan’ın ‘birinci cinsel kırılma’ olarak nitelendirdiği bu dönemden sonra yönetim ve çocuklar ailenin erkek büyüğünün denetimine geçti ve kadınların köleleştirilmesi gerçekleşmeye başladı. Tek tanrılı dinlerin ortaya çıkması ise kadına yönelik cins ayrımcılığını ve baskıyı meşrulaştırdı. Ataerkinin emir ve yasakları dinin emir ve yasakları haline geldi, kadınların buna itiraz etmeden itaat etmesi istendi. Sayın Öcalan bu durumu ‘ikinci cinsel kırılma’ olarak nitelendiriyor. Kapitalizm özellikle İngiltere’de yoğun bir kadın emeği üzerinde yükselmesine karşın kadını tamamen ev kölesi haline getirdi. Cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve pozitivist bilimcilik üzerinden kendini örgütleyen kapitalizm kadını da meta haline getirdi. En ucuz işçi, ücretsiz ev işçisi, hizmetçi, bakıcı, haline getirilen kadının sadece emeği değil bütün bedeni, cinselliği, yaratıcılığı hatta ruhu bile pazarlanır oldu. Televizyon, reklamları, dizileri ve diğer programlarıyla kadının meta haline getirilmesinin ve ataerkinin pekiştirilmesinin en önemli aracı oldu. Günümüzde cinsiyetçiliğin sosyal, siyasal ve ekonomik alana yansımaları bu tarihsel süreç içerisinde toplumda oluşturulmuş kadın ve erkek kimlikleri üzerinden yapılıyor.

Ayrımcılık çocukluktan başlıyor

Kız ve erkek çocukların giyimlerinden, onlara takılan isimlere ve öğretilen davranış modellerine kadar her şey ayrımcılıkla şekillendi. Kız çocuklarına silik bir renk olan pembe giydirilir; Melek, Çiçek, Duygu, Sevgi gibi isimler takılır. Onlardan narin, hassas, duygulu, pasif, suskun, içine kapanık davranışlar beklenirken erkek çocuklarına denizin ve göğün sonsuzluğunu ifade eden mavi giydirilir; Aslan, Mert, Kaya, Yiğit gibi isimler takılır ve onlardan güçlü olmaları, kavga edebilmeleri, otoriter olmaları beklenir. Ders kitaplarında da kadınlar ve erkekler ataerkil iş bölümüne uygun olarak yer alır. Böylece aileden okula kadar ayrımcılık körüklenir.

Bir yılda en az 45 bin kadın katledildi

Körüklenen cinsiyetçilik ve militarizm ise bütün toplumda kadın sömürüsünü ve giderek kadın kırımını artırıyor. Sadece 2023 yılında dünyada 45 bin kadın eşleri/partnerleri ya da diğer aile bireyleri tarafından katledildi. Kadına yönelik çeşitli şiddet biçimleri ise özellikle Covid salgınından bu yana arttı. Ne yazık ki bu gelişmeler yurtseverler arasında da eskisinden daha çok etkisini gösteriyor. Dernek ya da parti ortamlarında ‘demokrat’ ama evde farklı bir tavır sergileyenlere daha sık rastlanmaya başlandı.

Evde farklı dışarıda farklı olamaz

Konferanslarda bu tutumun kabul edilemez olduğunun altı çizilerek sadece dernek ve yurtsever ortamlarda değil ev ve aile ortamları, iş yaşamı, sosyal yaşamda da cinsiyet özgürlükçü perspektife uygun davranılması gerekliliğine dikkat çekildi. Özgürlük sorununun sadece kadınların sorunu olmadığı vurgulanan konferanslarda çalışma yürüten kadın-erkek herkesin değişime ve dönüşüme açık olması gerekliliği üzerinde durularak bu değişim ve dönüşüm olmadan ilerleme sağlamanın mümkün olmayacağı belirtildi. Yapılan sunumlar ve tartışmalar sonrasında cinsiyet ayrımcılığına ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelede önemli karar da alındı. Konferanslarda kabul edilen kararlardan bazıları şöyle:

• ‘Özgür eş yaşam’ perspektifiyle ‘Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü’ paradigmaya dayalı örgütlenme hedefi kararlılıkla gerçekleştirilecek.

• Demokratik konfederal sistemin en önemli niteliği olan ‘eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık’ sistemi her koşul altında savunulacak ve hayata geçirilecek.

• Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemine biçimsel yaklaşan, kadınlara sadece uygulayıcı olarak bakan, kadınları yedeğine alan veya bütün olumsuzlukları kadınla açıklayan yaklaşımlara karşı mücadele edilecek.

• Mücadele alanlarında açığa çıkan cinsiyetçi, ataerkil, geleneksel ve iktidarcı duruşlara karşı aktif mücadele yürütülecek.

• Tüzük ve programlarda yer alan ‘kadına yönelik her türlü şiddet uygulayanlar’ ile ilgili tutum esnetilmeden uygulanacak.

• Toplumsal cinsiyetçiliğe, kadın katliamlarına, ev içi şiddete, taciz ve tecavüze, evlilik adı altında kız çocuklarının istismar edilmesi ve her türlü şiddete karşı etkin, radikal ve dönüştürücü tarzda radikal bir şekilde mücadele edilecek.

• Göç, ekolojik yıkım ve toplumsal krizin derinleştirdiği erkek şiddeti, dincilik, cinsiyetçilik gibi ideolojik saldırıların toplumda yarattığı tahribatların onarılması için çaba gösterilecek.

• Cinsiyetçilikle mücadeleyi merkezine alan sosyal-kültürel, dönüştürücü yayın ve kültür-sanat politikasının gelişmesi için çalışmalar yürütülecek.

• Tüm meclislerde özgür eş yaşam, Jineolojî, eş başkanlık ve eşit temsiliyet konularının ele alındığı karma eğitim, panel, atölye vb. çalışmaları yapılacak.

• Ebeveynler için çocukların doğru eğitim ve şekillenmesine yönelik pedagojik eğitim ve paneller yapılacak.