2017 8 Mart etkinlikleri kapsamında 10 Mart’ta temelleri atılan Jinwar 2018 25 Kasım’ında özgür yaşam alanı olarak kapılarını kadınlara açtı. Erkek egemen sistemin emek-beden sömürüsü ve şiddet yüklü yaşamına karşı direnme ve özgür yaşamı inşada köprü olmayı amaçladı. Rojava devrimi kadın özgürlük devrimi olarak tarihte yerini alırken kadın köyü bu devrimin bir ürünü olarak boy verdi. Kuru bir araziden, yeşeren ve yaşam alanına dönüşen Jinwar altıncı yılını doldurarak kadın devriminin görünür yüzlerinden biri olmaya devam ediyor.
Egemen erkek aklı ve zihniyetinin kararttığı yaşamlardan aydınlığa çıkmanın, kendi olmanın mekanı olma özelliği ile kadın özgürlük devrimiyle özdeşleşen bir amaca ve hedefe hizmet ediyor. Jinwar, kadınların özgürce hayal kurabileceği, günü ve geleceği üzerinde karar kılabileceği, kendini tanıdıkça ülke ve halk gerçekliğiyle tanışacağı, kadın devriminin evrensel karakteriyle toplumsal enerjilerini buluşturabileceği bir mekan.
Ortak yaşam kültürü
Kerpiçten evleri, komünal ekonomisi, kolektif akıl ve karar merci olan köy meclisi, çocuk meclisiyle ekolojik, demokratik yaşamın kadın ekseninde örüldüğü bir özgürlük alanı. Farklı halklardan, inanç ve kültürlerden kadınların özgür yaşam kültürü ve zihniyetiyle kardeşçe bir arada yaşadığı bir demokratik ulusun örnek yaşamı. Bugüne kadar Kürt ve Arap, Êzidî ve Müslüman kadınlar ulus-devlet sisteminin kader haline dönüştürdüğü cinsiyetçiliğin, dincilik ve milliyetçiliğin zihniyet kalıplarını, sınırlarını aşarak ortak yaşam kültürünü geliştiriyor. Devletli sistemin suni çelişkilerle birbirinden uzaklaştırarak düşman haline getirdiği ulus, mezhep, sınıf, cins çelişkilerini aşma mücadelesi ile yeni bir kimlik ve kişilik kazanmanın zorlu mücadelesi veriliyor. Özgürlük ahlakı ve felsefesi ile yaşamla yeniden buluşma, kendini yeniden anlamlandırmanın ürkek adımları güçlendiriliyor. Sömürgeci devlet ve erkeğin işkence ve baskısından kurtardıkları yaşamlarına doğru yön verme, çocukları ile iyi ve güzel ilişkiler kurma arayışında analığın toplumsal karakterine ulaşma mücadelesi vermekteler.
Köyde misafirlerin ağırlandığı köy evi; kadınların eğitim gördüğü ‘Jinwar Akademisi’; çocukların okumaya adım attığı ‘Üveyş Ana ilköğretim okulu’, bilinçlenme ve yaşam tecrübelerini paylaşma yerleri. Bilge kadınların sağaltıcı kadim bilgilerini toplayan, bitkilerden ilaç yapan ve topluma sağlık hizmeti veren ‘Şifajin doğal tıp ve sağlık merkezi’ var. Ürettikleri buğdaylarından elde ettikleri unla ekmeklerini pişirdikleri ‘Aşnan Fırını’; ‘Xweha Min’ isimli dükkan günlük yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta. Dikiş atölyesi, dönem dönem el işi yapıp sattıkları Sitiya Nexşa, emeği ve tarihiyle buluşmaya zemin oluşturmakta. ‘Sêvê Demir’ adını verdikleri meyve bahçesi, ekilen sebze bahçeleri, beslenen koyun, inek ve tavuklar geçim kaynakları arasında. Bu mekanlarda kadın ve çocukların yaşamı birlikte ördükleri, ortak iş yapma ve üretme sürecinde emekle sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler kuruluyor.
Yeni bir yaşamla sözleşme
Enternasyonalistlere ayrılan komün kadın devrimi, Jinwar ve Jineolojî’yi tanımak, ortak yaşama katılmak, emek vermek ve mücadele deneyimlerini paylaşarak feyz almak, birlikte çoğalmayı; gençlik komünü ve yapılan jineolojî eğitim kampları gençliğin enerjisini toplumsallığa, özgür kadın kimliğinin gelişimine katmayı amaçlıyor.
Jinwar sözleşmesi kadınların yaşamlarına dair kendilerinin karar alması, yanlış ve doğruyu ayırt etmesi, iyi ve doğru olanı tercih etmesine katkı sunmayı amaçlıyor. Bunun için erkek egemen zihniyet ve kurumlarının kadını işkenceli yaşam içinde tutan her türlü uygulamasına karşı kadını özgür yaşam alanına çekerek geliştirmek, iradeleştirmek, özgürleştirmeyi içeriyor. Sadece erkeklerin karar aldığı bir yaşamdan ve bu kararların “Kocadır döver de sever de” kaderciliğini dayatan şiddetinden, tecavüz ve katliamından kurtarmayı hedefliyor. Her şeyden önce her bir kadının kendini güvencede hissedeceği, yalnız olmadığı, yaşamı birlikte üretebileceği bir yerin, mekanın olduğunu bilmenin güvencesini aşılıyor.
Sözleşme köyde yaşayan kadınların birbirine karşı sorumluluklarını hatırlattığı gibi köy yaşamının örgütlenme biçimi ve yaşam alanlarını tanımlıyor. Köyde devlet ve erkek şiddetinden, savaştan etkilenen kadınlar kadar köyde yaşamak, toplumsal yaşam gücünü geliştirmek ve iradeleşmek isteyen bütün kadınlar yer alabiliyor. Altı yılı bulan köy tarihinde başlangıcından bugüne köye yerleşip kalan kadınlar olduğu gibi istediğinde ayrılıp ya aile yanında ya da farklı yerleşim yerlerinde yaşamlarını sürdüren kadınlar da var. Bunun yanında yaşamını örgütleme, köyün ortak yaşamına katılma, sorumluluk üstlenme, yaşamı sürdürmede ciddi sorunlara yol açanları köy meclisi köyden çıkma kararı dahi verebiliyor.
Şiddet kültürünü terk etmenin zorluğu-zorunluluğu
Köy yaşamına dahil olan her kadınla aile ve toplum içinde yaşadığı sorunları aşmasına yardımcı olma, günlük ilgilenme, kendini sadece erkeğe hizmet eden değil de kendine ait olduğunu anlamasını sağlamaya dönük her türlü destek sunuluyor. Çocuklarıyla, diğer kadınlarla ve çocuklarla nasıl ilişki kuracağı, şiddetten uzak eğitme ve öğretme yöntemleri, demokratik, uyumlu, sorumlu kişilik ve ilişki, bilinçlenme, yaşamsal eğitim ön planda. Ortak yaşam ilişkileri ve çalışmalar içinde geleneksel kadın özelliklerini tanıma, bilince çıkarma ve verdiği zararları görmeyi sağlayacak tartışma, sohbet, eğitim, toplantı vb zengin araç ve yöntemleri bulma arayışı süreklileşiyor.
Jineolojî, Kongra Star ve ilgili alanların kadın örgütlenmeleri ile temelleri atılan Jinwar jineolojînin toplum ve yaşam bilimi olma yönünü somutlaştıran çalışmalardan biridir. Toplum, kadın ve çocuk sosyolojisini çözümleme, sorun alanlarına zengin yol ve yöntemlerle çözüm üretme arayışı günlük yaşamın bir parçası niteliğindedir. Bildiğimiz gibi erkek egemen zihniyetin kadını parçalayan, kendine benzeştiren ve kendine yabancılaştıran boyutları çok derindir. Her türlü şiddet ve baskı biçimine maruz kalmaya rağmen tecavüz kültürünün anlık işleyen derinliğini görme ve bundan çıkış yollarını arama zaman almaktadır. Hatta az sayıda da olsa kimi örneklerde şiddet yüklü erkek dünyasına, geri dönmeyi tercih etme durumları dahi gelişebilmektedir. Bu da kadının içselleştirilmiş köleliğe mahkumiyet ve kanıksama düzeyi ve kendini bu şiddetten kurtaracak mekanizmalara anlam vermedeki zayıflıkla bağlantıdır. Bunun yanında köklü toplumsal gelenek, oluşan toplumsal bağların kolay terk edilemediği, yoğun baskı bile içerse bir arada tutan bağların belirleyici olduğu görülmektedir. Aidiyet duygusu kolay ve hızlı oluşmadığı gibi kolay ve hızlı terk edilememekte, yerinde çözümün gereğine işaret etmektedir. Bu anlamda kültürel devrimin zorunluluğu, buna bağlı olarak demokratik aile, kadın-erkek ilişkileri, özgür eş yaşam kültürünün toplumsal yaşamın bütün alanlarına nüfuz etmesi önem kazanıyor.
Bir toplumsal özgürleşme örneği
Jinwar bir toplumsal laboratuvar niteliğinde emekten yaşama, çocuktan kadına, erkeğe, toplumdan doğaya kopan bağların yarattığı boşluk kadar hala canlı olan toplumsal güç keşfedildiğinde hızla yaşamla bağ kurma gelişmekte, anlam gücüne dönüşmektedir. Yüzü gülmeye hasret yüzler gülmekte, kilit vurulmuş ağızlardaki dil çözülmekte, yaşama küs gözler parlamakta ve umut vermektedir. Önemli olan her kadının kendi kaderini kendi eline alması, bunun ortak örgütlenme ve yaşamdan geçtiğini görmesidir. Bu anlamda yalnızlaştırılmış, toplumsallıktan koparılmış kadın gerçeği toplumsallıkla, kolektif söz, emek, üretimle yeniden buluştukça elini-kolunu bağlayan ipler, beyni ve ruhu donduran buzlar çözülmekte ve zorlu sorunlarla mücadele gücü gelişmektedir. Kadın özgürlük devrimi çözülen ipler ve eriyen buzların ardından kadın öz savunma gücünü, örgütlülüğünü, özgür irade ve düşünce gücünü nasıl açığa çıkardıysa Jinwar kadınları da bilinçlenme ve toplumsal örgütlülüklerini geliştirerek kelepçe ve zincirlerinden kurtulmakta, özgür iradelerini geliştirmeye koyulmaktalar.
Çölleşen yaşamlar yeşerdi
Nasıl ki çoraklaştırılmış bir araziden ağaçlarla, çiçeklerle bezenmiş, canlılarla renkli ve yeşil bir yaşam alanı yaratıldıysa, köy kadınları da çölleştirilmiş, kışa dönüştürülmüş yaşamlarını bahara dönüştürmekte, yeniden canlandırmakta, yeşertmekteler. Bunun ne kadar zorlu bir mücadele olduğu Kürt halk gerçekliği ile ilişki içinde görülebilir. Önder Apo özgürlük mücadelesini “iğne ucuyla kuyu kazmak” olarak tanımladı, ortaya çıkan kazanım ve değerlerin böyle zorlu bir mücadelenin ürünü olduğunu ortaya koydu. Kadın özgürlük mücadelesi ve özgür yaşama atılan her adım benzer bir gerçeği ifade etmektedir.
Jinwar’da kadın eğitimine, çocukların anne eğitimi dışında toplumsal, ortak eğitimine daha fazla ağırlık verme ihtiyacı ortaya çıkmış ve köyde bu eğitimlere başlanmıştır. Bu eğitimlerde kadınların birbirini kıskanma, rekabete girme, çocuklarıyla yeterince ilgilenmeme, yaşam ve köy işlerine ilgi zayıflığının katliamcı erkek zihniyeti ve dayattığı egemenlik-kölelik ilişkileri ile bağı çözümlenmektedir. Ancak kendisi hiç sevgi tatmamış, birey, ülke ve halk olarak sevginin gücü üzerine durmayı kendine lüks gören kadın ve yaşamlardan nasıl bir sevgi ve ilgi ilişkisinin çıkacağı veya bunun ne kadar emek ve zaman gerektirdiğini bilmek zor olmasa gerek. Bu anlamda toplumsal özgürlük devriminde aldığımız yol kadın dünyası, çocuk dünyası ve özgür ilişkilerinde, sevgide alınacak yolu belirlemekte, zorlanmaya yol açmaktadır.
Toplumsal kimlik ve komünal üretimle kurulan bağ, kadın ve çocuk yaşamı ve ilişkilerinde kurulan bağı belirlemektedir. Bireysel yaşanmışlıklar ve etkilenme düzeyini çözme ve aşma gücü geliştikçe kendi kılıfından çıkma, yaşamla, köy komünalitesi ile canlı bir bağ ortaya çıkmaktadır. Köy çocuk korosu, çocuk oyunları, dil ve kültür eğitimleri, çalışmaları bu enerjinin forma kavuşmasını sağlıyor. Kadınlar köy ihtiyaçlarını belirleme ve gidermeye dönük ortak tartışma, kararlaşma ve pratikleşmede de belli bir yol almıştır. Yaşama katılım, anlam verme, sevme, kendine ve birbirine değer vermeye olumlu yansımaktadır. Kendi yaşamlarına ve köy güvenliğine karşı duyarlı olma, ortak ihtiyaçları birlikte giderme, kendisi kadar birbirini düşünme ve hissetmeye doğru gelişen sorumluluk duygusu ile bağlantılı gelişmektedir.
Zor, ama ortak yaşam kültürünün yarattığı coşku, canlılık ve kendine güveni geliştiriyor. Kadın ve çocukların baskıyı hissetmeden kurduğu her ilişki, diyalog özgür düşünce ve iradenin önünü açıyor. Kendine yetebilen bir ekonomiye tam ulaşamasa da yaşamını koruma ve sürdürme olanaklarını belli oranda elde etmiş olma özgürlük ve güvenlik duygusunu güçlendirmektedir. Kişilik ve ilişkilerde toplumsallığın gücünü ortaya çıkarmakta, yaşama, toprağa, emeğe daha bilinçli yaklaşmayı, anlam vermeyi geliştirmektedir. Yaşananların sadece kendi hikayesi olmadığı, kadına dayatılan cinsiyetçi sistem kırımıyla bağı kuruldukça sömürgeci devlet saldırıları ile egemen erkek saldırısı arasındaki ilişkiye odaklanma yaşanıyor. Birbirini sevmenin, kabul etmenin, yaşama ve toplumsallığa ilgi duymanın, özgücünü geliştirmenin açığa çıkardığı enerjinin gücü ile yaşamda karmaşa ve çözümsüzlüğe, suni çelişkilere götüren krizli kimliğin enerjiyi yutan kara delik misali bitiriciliği üzerine tartışma ve yoğunlaşmalar sürmektedir. Çocuklara özgür irade ve kişilik kazandırmanın şiddeti aşma, anlama ve anlatma, ilgi ve sevgi ile bağını kuran doğru ilişkiler yoğun gündemlerdendir.
Ülke ve halklar olarak devlet ve sömürüden kurtuluşun yolu ile erkek sömürü ve baskısından kurtuluşun yolu birleşmektedir. Birlik olma, bilinçlenme ve mücadele ile iyi, güzel, doğru kişilik, yaşam ve ilişkiler açığa çıktığı oranda Jinwar özgür yaşam alanına dönüşmekte, yurtseverliğin temsilini yapmaktadır.