Margot Badran, İslami feminizm konusunda tanınmış bir akademisyen, kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmalarına odaklanan modern bir Ortadoğu tarihi profesörüdür. 4 Aralık 1936 New York doğumlu Margot Badran, Amerika vatandaşı. Trinity College Dublin’den lisans derecesini alan Margot Badran, Harvard Üniversitesi’nde yüksek lisansını, Oxford Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. Mısır’ın başkenti Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’nden alınmış Arapça ve İslam Araştırmaları diploması da bulunmakta.
Margot Badran, Woodrow Wilson Uluslararası Akademisyenler Merkezi’nin Ortadoğu Programı’nda kıdemli bir akademisyen olmanın yanı sıra Georgetown Üniversitesi Prens Alwaleed Bin Talal Müslüman-Hristiyan Anlayışı Merkezi’nin kıdemli üyelerinden biri.
Cinsiyet ve din alanında çalışmalar
Ortadoğu’da feministliğin yükselişi ve gelişimi ile, küresel olarak Müslüman toplumlarda İslami feminizm üzerine kapsamlı yazılar yazan Margot Badran, son olarak New York’taki St. Joseph’s College’da Karşılaştırmalı Din alanında Khatip Ziyaretçi Kürsüsü’nde ve Northwestern Üniversitesi Din Bölümü’nde Edith Kreeger Wolf Seçkin Misafir Profesörü olarak görev yapmaktadır. ABD, Avrupa, Orta Amerika, Afrika, Güney Asya ve Güneydoğu Asya üniversitelerinde dersler vermiştir. 1991’de Kuveyt’in Irak işgalinden kurtulması ardından Kuveyt’e giden ve ülkeyi dolaşarak kadın savaşçılarla röportajlar yapan yazar, kadınların ülke savunması için almak zorunda kaldıkları risklere dikkat çekti.
‘Feminizmle İslam tezat değil’
Margot Badran’ın 2011 tarihli “Afrika’da Cinsiyet ve İslam: Haklar, Cinsellik ve Hukuk” adlı kitabına ilişkin bir değerlendirme yapan sosyal antropolog An Van Raemdonc, Margot Badran’ı “tarihçilerin, dilbilimcilerin, antropologların ve akademisyenlerin cinsiyet ve din alanlarındaki çalışmalarını bir araya getirdiği için” disiplinlerarası yaklaşımından dolayı övüyor. Raemdonc, ayrıca Margot Badran’ın eserinde “bölgesel ve tarihi bağlama ilişkin derinlemesine bilgi birikimine” dikkat çekiyor. African Studies Rewiev (Afrika Çalışmaları İncelemesi) adlı akademik dergi de Margot Badran’ın çalışmasını,“kadınların karmaşık söylemsel ve siyasi alanları nasıl müzakere ettiğine” vurguda bulunuyor. Margot Badran, İslami feminizm konusunda kapsamlı araştırmalar yapmanın yanı sıra konuyla ilgili dünya çapında çok sayıda makale yazdı ve çok sayıda konferans verdi. Feminizm ve İslam’ın bir tezat olmadığını belirten akademisyen Margot Badran, bunun, “cinsiyet adaletine yatırım yapan ancak dini mücadelelerinden ayırmakla ilgilenmeyen kadın aktivistler ve/veya entelektüel-aktivistler için bütünsel bir çözüm sunduğunu” ifade ediyor. İslami feminizmin “anlayışını ve talimatını Kur’an’dan aldığını, varoluşunun bütünüyle kadınlar ve erkekler için hak ve adalet aradığını” ileri sürüyor. Margot Badran temelde İslamcı feminist hareketi “küresel bir söylem” olarak tanımlıyor. İslamcı feminizmi, Müslüman ülkelerdeki kadınların başlattığı, ama bugün dünyanın geri kalanını da etkileyen hatta belki de feminizmin yeniden tanımlanmasına neden olabilecek güçlü ve küresel bir söylem olarak değerlendiriyor. Yazar Hıristiyan olmasına rağmen, kendisini de İslamcı feminist olarak tanımlıyor. İslam’da reformun feminist bir perspektiften asıl İslamcı feminist kadınlar tarafından gerçekleştirildiğini savunan profesör Margot Badran, bu çabayı İslam’ı dönüştürmek değil tam tersi İslam’ın özüne dönmek olarak tanımlıyor. 2009 yılında yayınladığı “Feminism in Islam” adlı kitabında Margot Badran, İslam’ın diğer dinlerle karşılaştırıldığında kadın-erkek eşitliğine “Tanrının sözü” olarak değinen tek din olmasına rağmen bugün bunun tam tersi bir algılayışın egemen olmasını “ironik” olarak değerlendiriyor. İslamcı feminist kadınların itirazını tekrar ederek Margot Badran da, Müslüman ülkelerdeki kadınların olumsuz koşullarda yaşamasının nedeninin İslam’dan değil, bu ülkelerde egemen olan patriarkal yapılardan kaynaklandığını düşünüyor.
Ülke değişimlerinde etkisi
Mısır ve Sudan’daki İngiliz işgaline karşı gerçekleşen 1919 Mısır Devrimi’ndeki kadın aktivizminin çabalarını Mısır’da Hüsnü Mübarek rejimine karşı gelişen 2011 Devrimi ile karşılaştıran akademisyen, 1919 Devrimi’nin Mısır’da nasıl feminist hareketin başlangıcına yol açtığına dikkat çekiyor. Margot Badran, Fulbright Derneği, Rockefeller Enstitüsü, Ford Vakfı, ABD Barış Enstitüsü, New York Sosyal Bilimler Araştırma Konseyi, vb. birçok kurum ve kuruluştan ödüller aldı.Yazdığı bazı kitaplar şunlardır: “Feminizm, İslam ve Ulus: Cinsiyet ve Modern Mısır’ın oluşumu”, “İslam’da Feminizm: Seküler ve Dini Yakınsama”, “Doğu ve Batı’nın Ötesinde Feminizm: Küresel İslam’da Yeni Cinsiyet Konuşması ve Uygulaması”, “Harem Yılları: Mısırlı Bir Feministin Anıları, Huda Shaaravi.”
Feminist kimlikler sabitlenemez
Margot Badran, Wilson Merkezi Projeleri’ne sunduğu biyografisi’nde kendisi hakkında şunları belirtiyor: “Otuz yılı aşkın bir süredir İslam ve Müslüman toplumlarda kadınlara, toplumsal cinsiyete, ve feminizme odaklanmam, öğretim ve bilimi, kamusal entelektüel çalışmaları, danışmanlığı ve aktivizmi birleştirdi. Daha da uzun süredir feministim. Pek çok yerde feminizmle yaşadım, katkıda bulundum ve çalıştım. Birçoğu için bu, aidiyet, içeriden veya dışarıdan konumlanma ve buna eşlik eden yetkilerle ilgili soruları gündeme getirecektir. Aidiyet ve yetki (haklar ve eşit muamele) konularının katı bir şekilde tek bir yere sabitlenmediğini, birden çok yerde yer aldığını görüyorum. Kendimi bir ‘sınırı aşan’ olarak görmüyorum çünkü sınırları sadece geçilmesi gereken sabit varlıklar olarak görmüyorum. Benim için zaman ve mekan açısından akışkan yapılar olan sınır kavramı daha anlamlıdır; oysa sınırların geçişini ve müzakerelerini, yinelenen ve döngüsel olarak görüyorum. Feminist kimlikler tek bir yere sabitlenmez ve aslında İslami feminizm gibi bazı feminizmler tanım gereği sınırlara meydan okur. Kimlikleri silinmez olarak değil, son derece geçirgen olarak anlıyorum ve aynı anda yaşadığımız çoğul kimliklere sahip olduğumuzun kesinlikle farkındayım.
Ben kendim, İslami feminist kimlik de dahil olmak üzere, (zorunlu olarak toplumsal bir kimliğe değil söylemsel bir konuma bağlı olan) birden fazla feminist kimliği kabul ediyorum. Bu anlayışlarla ve çok katmanlı ve çok çeşitli konumlardaki deneyimlerimden yola çıkarak, ulus ötesi bir olgu olan İslami feminizme yaklaşıyorum ve onun küresel düzeyde insan hakları ve demokrasinin geliştirilmesine nasıl katkıda bulunduğunu keşfetme görevime yaklaşıyorum.”
*Kaynak: wilsoncenter.org